Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 179032
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| l'm not going to change for anyone. | Hiç kimse için değişemem. Ben kimse için değişmeyeceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l am who l am, tell them that. | Ben buyum ve hep böyle kalacağım, bunu onlara söyle. Ben ne isem öyle kalacağım, onlara bunu söyle! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Oh, your cool attitude won't work anymore. | Bu düşünce tarzı artık işe yaramıyor. Aahaa, 'cool' tavırların artık bir işe yaramaz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| You're lucky they've chosen you because of your beauty. | Seni güzelliğinden dolayı seçtikleri için çok şanslısın. Şükret ki seni güzelliğin için seçip oğullarına almaya karar verdiler. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l hope your manners won't turn them away. | Umarım alışkanlıkların onların caydırmaz. Umarım alışkanlıkların onların caymasına neden olmaz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Or you'll be a spinster for life. | Yoksa sonsuza dek evde kalırsın. Yoksa sonsuza kadar evde kalırsın. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am the way l am and l will always be." | Ben buyum ve hep böyle kalacağım. Ben olduğum gibiyim, öyle de kalacağım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Whether someone is happy, or even if they are unhappy." | Birileri mutlu olacakmış ve ya üzülecekmiş. Birileri mutlu olsun, ya da üzülsünler. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l will neνer change my style." | Tarzımı değiştirmeye niyetim yok. Asla kendi edamı değiştirmem. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Whether they understand or they don't, l will keep saying." | Anlasınlar ya da anlamasınlar, ben böyle kalacağım. Anlasınlar ya da anlamasınlar, bunu hep söyleyeceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am the way l am and l will always be." | Ben buyum ve her zaman böyle kalacağım. Ben olduğum gibiyim öyle de kalacağım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am the princess of my feelings and the queen of my mind." | Ben duygularımın prensesi ve mantığımın kraliçesiyim. Ben hislerimin prensesi, aklımın kraliçesiyim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Why should l wear a veil? lf the scarf drops, let it." | Neden kapanmalıyım. Ya örtüm düşerse, bırakın öyle kalsın. Madem düşecek neden duvak takayım, düşecekse düşsün! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Whether they smile or they pout.." | İster gülsünler ister surat assınlar. İster mutlu olsunlar ister surat assınlar... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "lt does not bother me if what l say causes a rift." | Söylediklerim tartışma konusu olsa bile beni hiç ilgilendirmez. ...beni hiç etkilemez bu söylediklerime diyecekleri. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am the way l am and l will always be." | Ben buyum ve hep böyle kalacağım. Ben olduğum gibiyim öyle de kalacağım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l have no desire to adorn my palms with henna." | Ellerime kına yakmaya hevesli değilim. Düğün flütünü de duymak istemiyorum. Ne kınaya hevesim var... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Or to hear the wedding flute play." | ...ne de şehnaz müziğine. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am quite happy in my own home, thank you." | Teşekkür ederim, ben kendi evimde çok mutluyum. Ben kendi evimde çok mutluyum, teşekkür ederim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "lf you can hear me, oh priest, let me clarify." | Eğer beni duyuyorsan rahip, haberin olsun. Eğer duyabiliyorsan, duy beni imam. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l don't know that l will ever agree to marriage." | Bilmiyorum bir gün evlenmeye karar verir miyim? Hala bilmiyorum evliliğe razı mıyım? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "Whether anybody's happy or upset.." | Birileri mutlu ve ya üzgün olacak diye ben kendim değişemem. Birileri mutlu olsun, ya da üzülsünler. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ".. l won't change myself." | Asla kendi edamı değiştirmem. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "People might agree or they might not, l won't budge." | Başkaları kabul etsin ve ya etmesin, ben kendimden ödün veremem. Anlasınlar ya da anlamasınlar, bunu hep söyleyeceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| "l am the way l am and l will always be." | Ben böyleyim ve hep böyle kalacağım. Ben olduğum gibiyim öyle de kalacağım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Dr. Yusuf, is everything all right? | Doktor Yusuf, herşey yolunda değil mi? Doktor Yusuf, Her şey yolunda değil mi? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Just pray. Now, there's no time to take her to the hospital. | Sadece dua edin. Artık hastane için çok geç. Dua edelim. Şimdi onu hastaneye götürecek vaktimiz yok. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| She's repeatedly asking for Zaara. | Sürekli Zaara'nın adını sayıklayıp duruyor. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Yusuf, l'm Zaara's mother but it's Bebe (grandma) who brought her up. | Yusuf, ben Zaara'nın annesiyim, ama ona Bebe baktı. Yusuf Abi, Zaara'nın annesi benim, ama ona bakan kişi Bebe'dir. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| She's gone to the temple to get holy water for Bebe. | Türbeye Bebe için kutsal su almaya gitti. O, Bebe için şifalı su almaya türbeye gitti. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l'll break this news to Zaara, no one will say anything to her. | Zaara'ya ben söylerim, siz ağzınızı açmayın. Zaara'ya bu haberi ben vereceğim, kimse bir şey söylemesin! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Zaara, is that you? | Zaara, sen mi misin? Zaara, sen mi geldin? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Yes, Bebe, your Zaara has come and.. | Evet, Bebe, senin Zaara'n geldi ve bak sana ne getirdi. Evet Bebe, Zaara'n geldi ve... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..look what she's got for you. | ...bak sana ne getirdi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| The priest sent special holy water for you and.. l know, little one. | Rahip sana kutsal su gönderdi. Senin için özel şifalı su ve... Bilmiyorsun değil mi?.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| No holy water will help me now. Bebe.. | ...hiçbir şifalı su bana fayda etmez artık. Bak Bebe... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Since you were a child, you haνe been chattering non stop. | Küçüklüğünden beri hep sen konuşurdun ve ben dinlerdim. Çocukluğundan beri konuşup dururdun. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| And l have been listening. Today, l'm going to speak. | Ve ben de sessizce dinlerdim. Bu gün ben konuşacağım... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| And you'll listen. | ...ve sen sadece dinleyeceksin. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| You know that l've been here ever since the inception of Pakistan. | Biliyorsun, ben Pakistan'ın kuruluşundan beri buradayım. Biliyorsun kızım, Pakistan'ın kuruluşundan beri burda yaşıyorum. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l was 1 6 years old when your grandfather left lndia.. | Büyük baban Hindistan'ı bırakıp beni Pakistan'a getirdiğinde ben sadece 16 yaşındaydım. O zamanlar 16 yaşındaydım, ...senin büyükbaban... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..and he came to Pakistan and he brought me along with him. | ...Hindistan'ı bırakıp buraya geldiğinde. Ve ben de onunla beraber gelmiştim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Your family, this country has given me lots.. | Senin ailen ve bu ülke bana çok şey verdi ve ben de tüm içtenliğimle kabul ettim. Senin ailen ve bu ülke bana pek çok şey verdi... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..and l took it all with all my heart. | ...ve ben de tüm içtenliğimle kabul ettim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| But today, l've this one last wish.. will you fulfil it? | Ama bugün tek bir isteğim var. Yerine getirebilir misin? Bu gün son bir isteğim var, yerine getirecek misin? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| lmmerse my ashes in my lndia, dear. | Küllerimi ülkem Hindistan'a götür tatlım. Mutlu olmamı istiyorsan küllerimi Hindistanıma götür, kızım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l may be an orphan, but l am an lndian. That's my only identity. | Yetim olabilirim, ama Hintliyim. Bu benim tek kimliğim. Bir yetimim ama aynı zamanda Hindistanlıyım da Bu da benim tek kimliğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l told you about Kiritpur, haνen't l? For us Sikhs.. | Sana daha önce Kriptur'dan bahsetmiştim? Sana daha önce Kritpur'dan bahsetmiştim değil mi? Bizim için Sikh tapınakları... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..it's a very important pilgrimage. | Bizim için Sih çok önemli bir hacdır. ...çok kutsal yerlerdir. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| All my ancestors are there. | Tüm atalarım orada. Atalarımın hepsi oraya götürüldü. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Just immerse me there. l will get my refuge. | Sadece, benim küllerimi oraya götür. Huzura kavuşmuş olacağım. Sadece, benim küllerimi de oraya dök. Huzura kavuşmuş olacağım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| There's going to be no need to do any such thing. | Buna gerek kalmayacak. Böyle bir şeyi yapmama gerek olmayacak. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| All our visas to go to Delhi are ready. | Delhi'ye gitmek için vizelerimiz zaten hazır. Delhi'ye gitmek için hepimizin vizesi hazır. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| You just get well soon. Then we'll both go to your Kiritpur. | Sen çabucak iyileş, sonra ikimiz senin Kriptur'una gideriz. Sen çabucak iyileş. Sonra ikimiz senin Kiritpur'una gideriz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| And you can pray there to your heart's content. | Orada canın istediği kadar dua edersin. Ve orda kalbinin huzuru için kendin dua edersin. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Now, drink this holy water quickly. | Şimdi hemen bu kutsal sudan iç. Şimdi hemen bu şifalı suyu iç. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Bebe.. | Bebe… Bebe... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| She was here in Pakistan and you in lndia. | O burada Pakistan'daymış, sen ise Hindistan'da. O burada Pakistan'daymış sen ise Hindistan'da. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Then how and when did the two of you meet? | Peki, ikinizin nasıl ve ne zaman tanıştınız? Peki, ikinizin karşılaşması nasıl oldu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Three.. three days later.. | Üç… Üç gün sonra… Üç... Üç gün sonra... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..and what an unusual meeting it was. | Ne olağanüstü bir tanışmaydı. Ne olağanüstü bir karşılaşmaydı... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Hurry up. Hurry up. | Acele et. Acele et. Acele edin, acele edin. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| A bus had toppled over in the mountains. | Otobüs dağ yolunda devrilmişti. Bir otobüs dağdan aşağı yuvarlanmıştı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| There were no serious casualties. All passengers were rescued. | Ciddi yaralı yoktu. Tüm yolcular kurtarılmıştı. Ortada ciddi bir kaza yoktu. Tüm yolcular kurtarılmıştı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| And l was on my way down to bring the last girl up. | Son kızı almak için aşağıya iniyordum. Ve ben de son kalan kızı almak için aşağı iniyordum. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Pull us up. | Bizi yukarı çek. Bizi yukarı çek! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| lt wasn't that l'd never seen a more beautiful girl than her. | O zamana kadar gördüğüm en güzel kız değildi. O ana kadar gördüğüm en güzel kız olduğundan değildi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| But l don't know why l couldn't take my eyes off her. | Ama gözlerimi bir türlü ondan alamıyordum. Ama neden bilmiyorum yüzüne bakmaktan kendimi alıkoyamadım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Her eyes were lowered and she was breathing heavily. | Gözleri aşağıya bakıyordu, ağır nefes alıyordu. Gözleri aşağıya bakıyordu, nefes alışı derindi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| A strand of hair was bothering her right eye. | Bir tutam saç sağ gözünü kapatıyordu. Saçlarının bir tutamı sağ gözünü rahatsız ediyordu. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| She was trying to move it, but the wind was strong and.. | Saçını oradan çekmeyi denedi, ama rüzgâr o kadar güçlüydü ki… Saçını oradan çekmeyi denedi ama, rüzgar o kadar güçlüydü ki... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..the hair stayed there. | saçları olduğu gibi kaldı. ...saçları olduğu gibi kaldı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| As l lifted my hand from her waist to move the hair.. | Elimi belinden çekip saçlarını düzeltmek için kaldırdığımda, Elimi belinden çekip saçlarını düzeltmek için kaldırdığımda... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..she looked at me in fear. | korku dolu gözlerle bana baktı. ...korku dolu gözlerle bana baktı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| We looked at each other for the first time. | O an ikimiz ilk defa göz göze geldik. O an ikimiz birbirimize ilk defa baktık. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| She kept staring at me scared. | Korku dolu bakışlarla bana bakmaya devam etti, Onun bakışları hala korku doluydu. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Then she lowered her gaze, but.. | sonra yavaşça gözlerini benden kaçırdı. Sonra yavaşça bakışlarını aşağıya indirdi, ama... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l kept staring at her and then my dream was broken. | Ben ona bakmaya devam ettim ama birden rüyam bozuldu… ...ben ona bakmaya devam ettim ve sonra birden, rüyam bitti. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Stop.. stop.. stop | Durdurun… Durdurun… Durdurun. Dur!.. Dur!.. Dur!.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Ranjit. Stop. | Randjit, durdur. Ranjit, dur. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| What happened? My bag has fallen down. | Ne oldu? Ne oldu? Çantam düştü. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Please take me down. lt's only a bag, ma'am. Let it go. | Lütfen aşağı inelim! Sadece bir çanta bayan, bırakın düşsün. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| l can't let it go. That bag is very inνaluable to me. | Hayır bırakamam. O çanta benim için çok önemli. Hayır bırakamam! O çanta benim için çok önemli! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Not more valuable than all our lives, right? Yes, it is. | Bizim hayatlarımızdan daha önemli olamaz, değil mi? Bizim hayatlarımızdan daha önemli olamaz, değil mi? Evet, olabilir! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Now, will you please take me down or should l go myself? Down. | Şimdi lütfen beni aşağıya indirecek misiniz yoksa kendim mi gideyim? Aşağı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Stop it. | Dur. Dur! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Ranjit, take it down. Veer, have you gone mad? | Ranjit Aşağı indir! Veer aklını mı kaçırdın? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Do as l say. Take us down. | Dediğimi yap. Bizi aşağı indir. Dediğimi yap! Bizi aşağı indir! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Here. | İşte. İşte! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Ranjit, pull us up. | Randjit, bizi yukarı çek. Ranjit, bizi yukarı çıkar! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| You endangered the liνes of so many people for a little bag. | Küçücük bir çanta için bir sürü insanın hayatını tehlikeye attınız. Bu gün bu kadar insanın hayatını küçücük bir çanta için tehlikeye attın! | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| What kind of a person are you? | Nasıl insansınız siz? Nasıl bir insansınız siz? | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| You know we risk our lives everyday to save liνes.. | Biliyorsunuz, her gün bizler hiç tanımadığımız insanlar için hayatlarımızı tehlikeye atarız. Biliyor musunuz, her gün bizler insanları kurtarmak için kendimizi tehlikeye atarız. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..of people who are complete strangers.. | Hiç tanımadığımız insanlar için... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..who aren't related to us in any way. | ...akrabamız olmayan insanlar için. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Yet on our way home, our hearts swell with pride.. | Ama yine de evimize kalbimizde gururla döneriz çünkü biliriz ki… Ama yine de, evimize kalbimizde gururla döneriz, çünkü biliriz ki... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..that we saved someone's sister, wife, brother or mother. | o gün birinin kardeşini, karısını, annesini kurtarmışızdır. Birine yeni bir hayat vermişizdir. ...o gün birinin kardeşini, birinin karısını, annesini kurtarmışızdır. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| Gave someone a new life. | Birine yeni bir hayat vermişizdir. | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| But today, for the first time in so many years.. | Fakat bugün ilk kez işimden şüphe etmeye başladım. Fakat bu gün, ilk kez... | Veer-Zaara-5 | 2004 | |
| ..l'm doubting my work. | ...vazifemden şüphe etmeye başladım | Veer-Zaara-5 | 2004 |