Search
English Turkish Sentence Translations Page 178890
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And living with his grandfather. '" I was going to leave them for him. | "...büyükbabasıyla yaşıyor." Onları bırakacaktım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, Mother. I couldn't wear your funny old shirts now. | Anne, eski komik gömleklerini giyemem artık. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Good day to you, madam. Come along, Georgy. | Size iyi günler madam. Gel Georgy. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You are silly, Mama. | Gülünçsün anne. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Silly old Mama! "I am persuaded it is better. | Yaşlı, gülünç anne. "Eminim böylesi daha iyi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| So, for his sake, I must submit. '" | Onun hatırı için boyun eğiyorum." | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Listen, Dobbs, if you'd rather leave it for some other time, I can easily find someone else. | Dobbs, başka zamana bırakırsan başka birini bulabilirim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No. No, no, I'm coming. | Hayır, geliyorum. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "I confess it was with quite a pang that I read Joseph's news of your engagement. '" | "Joseph'den senin nişan haberini alınca itiraf edeyim, acı duydum." | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Dobbs, I can't breathe! | Dobbs, nefes alamıyorum! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Good Lord, Dobbs. Have you lost your mind altogether? | Tanrım! Sen aklını mı kaçırdın? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| It's time I returned to England. | İngiltere'ye dönme zamanı geldi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Here's your medicine, Sir Pitt. | İşte ilacınız Bay Pitt. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Take it away. There's no medicine can cure what ails me. | Geri götür. Hastalığımı tedavi edecek bir ilaç yok. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm dying, Horrocks. This is the end. Oh, come, Sir Pitt. | Ölüyorum Horrocks. Sonum geldi. Haydi Bay Pitt. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Shall I fetch Mr. Pitt? Or the doctor? | Bay Pitt'i ya da doktoru çağırayım mı? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Or the lawyer? | Ya da avukatı? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| That's the question, Horrocks. | Soru bu Horrocks. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Pitt's had Tilly's money. | Pitt, Tilly'nin parasını aldı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Shall he have mine too? | Şimdi benimkini de mi almalı? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Or should it go to Rawdon? Hmm? | Yoksa Rawdon'a ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And foxy little Becky? | ...küçük tilki Becky'ye mi bırakmalıyım? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I can fetch the lawyer if you want me to, sir. | İsterseniz avukatı çağırabilirim efendim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No. Let Pitt have it all. Yeah. | Hayır. Bırak hepsini Pitt alsın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| He's a pompous beggar, | Azametli dilencinin biri ama... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| but he'll keep this old place together. | ...bu evi ayakta tutacaktır. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And your piano practice? I hope you've not been neglecting it. | Ya piyano? Umarım ihmal etmezsin. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No, Miss... I mean Mrs. Crawley. | Hayır Bayan Sharp. Bayan Crawley demek istedim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm glad to hear it. You must play for me. | Bunu duyduğuma sevindim. Benim için çalmalısın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And, Rose, what is your best subject? French. | Ya sen Rose? Sevdiğin konu ne? Fransızca. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No airs. No bid to bury her governess's past. | Havasına bak. Mürebbiyelik geçmişini gömmeye hiç niyeti yok. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You cannot dislike her for that, surely? | Elbette bu, onu sevmeme nedenin olamaz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No. I agree. Not for that. | Hayır, katılıyorum. O nedenle değil. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Uh, Rawdon, after luncheon, | Rawdon, yemekten sonra... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| perhaps you'd like to see my pamphlet on the emancipation issue? Oh, God, help me. | ...belki ezilenlerle ilgili yazımı dinlemek istersin. Tanrım, bana yardım et. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Uh, Mrs., uh, Crawley, | Bayan Crawley... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| when you told Miss Crawley that your mother was a Montmorency... | ...Bayan Crawley'e annenizin bir Montmorency olduğunu söylerken... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I never said that. I spoke once of the Montmorencys, but that's all. | Bunu asla söylemedim. Sadece bir kez Montmorency'lerden bahsettim, o kadar. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| She must have misunderstood me. My mother sang opera. | Beni yanlış anlamış olmalı. Annem operadaydı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| What shall we do after luncheon? | Yemekten sonra ne yapalım? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Well, we are in mourning. Uh, uh, yes. | Matemdeyiz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Y You are right to say so, | Evet, bu konuda haklısınız. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| but I don't think my father's death should banish all social converse. | Ama babamın ölümü, her türlü sosyal sohbeti yasaklamıyor. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Then what I should like to do best would be to play something with our little boys. | Öyleyse oğullarımızla bir şeyler oynamak hoşuma gider. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Little Pitt has not been well. | Küçük Pitt pek iyi değil. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| W Well, I gave Little Pitt some tonic before lunch. | Küçük Pitt'e yemekten önce biraz kuvvet ilacı verdim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I remember how your medicines helped poor Miss Crawley. Mm. | İlaçlarınızın zavallı Bayan Crawley'e nasıl yaradığını biliyorum. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| L... We... | Ben... biz... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We're all, uh, family here, so l I feel we may speak openly. | Burada bir aileyiz. Onun için açık konuşabiliriz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| L I hope, um, Aunt Matilda's final disposition... | Umarım Matilda Hala'nın son kararı... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| h h has not... | ...sizin için... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Miss Crawley gave me the most wonderful husband in the world. | Bayan Crawley bana dünyanın en harika eşini verdi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| How could I be angry with her? | Ona nasıl kızabilirim? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm glad her fortune will restore the glory of this place and this family, | Servetinin bu eve ve ait olmakla gurur duyduğum aileye... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| of which I'm proud to be a member. | ...yaraması güzel. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| It is we Crawleys, madam, who are the gainers by your marriage. | Sizin evliliğinizden sadece Crawley'ler kazançlı çıktı madam. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Thank you. Mm. | Teşekkür ederim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Bye, Rawdy! | Hoşça kal Rawdy! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Bye, Auntie Becky.! | Hoşça kal Becky Hala! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Bye, Uncle Rawdon.! Bye.! | Hoşça kal Rawdon Amca! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I like AuntJane. Don't you, Papa? | Jane Yenge'yi sevdim. Ya sen baba? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I do. Pitt's lucky there. She's kind and good. | Ben de. Pitt şanslı. Eşi nazik ve iyi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I could be good on 5,000 a year. | Yılda 5000'le ben de iyi olurdum. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, do you not care for her, then? | Yani o umurunda değil mi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| What does that matter? Don't you see what this means? | Ne önemi var? Bunun ne demek olduğunu anlamıyor musun? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We're back in the family. At long last we've begun. | Aileye döndük. Sonunda başladık. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Careful of that table now. That's valuable, that is. | O masaya dikkat. Değerli. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Excuse me! What are you doing? What are you doing? | Affedersiniz. Ne yapıyorsunuz? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I told you I'd be back, lady. Here, look, you'd better wrap up that cooker glass. | Geri geleceğimi söylemiştim bayan. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| No! How dare you try and bring out my things on the street! Here, let me have that! | Hayır! Eşyalarımı nasıl sokağa çıkarırsın! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'll call the constable! You can call the King for all I care! | Polis çağıracağım. İstersen kralı çağır! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Give it back to me! I'm takin' it! You're not having this! | Onu bana geri ver! Bunu alamayacaksın! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Give it to me! I wonder if I might be of some help. | Onu bana ver! Yardım edebilir miyim diye merak ettim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| A pleasure doing business. | İş yapmak bir zevk. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I know you, Lord Steyne, you do not know me. | Ben sizi tanıyorum Lord Steyne ama siz beni tanımıyorsunuz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You will have forgotten, but you were kind to my father once, many years ago. | Unuttunuz ama yıllar önce bir kez babama nazik davranmıştınız. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I am seldom praised for... for being kind. What was his name? | Nazik olduğum pek ender söylenir. Adı neydi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Francis Sharp. | Francis Sharp. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You are Francis Sharp's daughter? | Siz Francis Sharp'ın kızı mısınız? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| He had a great talent for painting, as I recall, | Hatırladığım kadarıyla resim yapmakta çok yetenekliydi ama... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| and none at all for life. | ...hayatta değil. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm attempting to redress that balance. It is my challenge. | Bu dengeyi düzeltmeye çalışıyorum. Benim meydan okumam da bu... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I've watched you in the lists. I wish you luck. | Sizi listelerde gördüm. İyi şanslar dilerim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| It will not be easy. | Kolay olmayacak. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Of course, it's the women who keep the doors of society closed. | Sosyetenin kapılarını kapatanlar kadınlar tabii. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| They do not like outsiders to discover that there's nothing behind them. | Arkalarında bir şey olmadığını yabancıların keşfetmesini istemezler. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Should you like to come to Gaunt House? | Gaunt House'a gelmek hoşunuza gider mi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Very much, my lord. | Hem de çok, lordum. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You will be bored there. | Orada sıkılırsınız. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| My wife is as gay as Lady Macbeth... | Karım ancak Leydi Macbeth kadar keyiflidir ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| and my daughters in law as cheerful as Goneril and Regan. | ...gelinlerim de Goneral ve Regan kadar neşeli. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| They will bully you and snub you and patronize you. | Sizi küçümseyecek, hakir görecek ve patronluk taslayacaklar. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| But that's what you want, I suppose. | Ama sanırım istediğiniz bu. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You should take this. | Bunu almalısınız. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You don't want him back tomorrow. | Yarın tekrar gelmesini istemezsiniz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You're playing with fire, Becky. Dearest, be reasonable. | Ateşle oynuyorsun Becky. Tatlım, mantıklı ol. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You can pander all you like to the great and the good. | İstediğin kadar uğraş. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We're not their type, never will be. Of course we are. | Onların tipi değiliz ve asla olmayacağız. Elbette öyleyiz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You have the best blood in England in your veins if only you'd use it. | Kullanmasan da damarlarında en iyi kan dolaşıyor. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You know, Lord Steyne's planning a dinner next week with the Minister of War. | Lord Steyne haftaya Savaş Bakanı'yla bir yemek planlıyor. | Vanity Fair-3 | 2004 |