Search
English Turkish Sentence Translations Page 178889
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You must seeJos when you get there. | Oraya varınca Jos'u görmelisiniz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I can write to you? Tell you how Georgy is doing? | Georgy'nin nasıl olduğunu haber vermek için size yazabilir miyim? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| William, l... | William, ben... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| The agents will forward any letters. | Acenteler her mektubu iletir. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Well, good bye. | Hoşça kalın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We'll meet again one day. | Bir gün yine buluşacağız. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| This one here stays. | Buradaki kalıyor. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Come, come, Rawdy. This is your new home! | Gel bakalım Rawdy. Burası senin yeni evin. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Scullery, dining room, boudoir. | Bulaşıkhane, yemek odası, yatak odası. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm sorry to be the bearer of sad tidings, Colonel. | Üzücü haberler için üzgünüm Albay. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You know how I esteemed your aunt. There was no suffering. | Halanıza saygımı bilirsiniz. Ama acı çekmedi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Mr. Pitt and LadyJane looked after her tenderly until the end. | Bay Pitt ve eşi sonuna kadar ona şefkatle baktılar. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'll bet they did. | Eminim öyle yapmışlardır. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Right. Let me know if there's anything more I can do for you. | Sizin için yapabileceğim başka bir şey olursa haber verin. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| She cut me out. | Beni mirasından mahrum etti. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Pitt has swept the pool. | Pitt her şeyin üstüne oturdu. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, Becky, it's you and Rawdy I feel sorry for. | Becky, üzüntüm sen ve Rawdy için. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Don't. It'll come right. You'll see. | Üzülme. Her şey yoluna girecek. Göreceksin. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm a governess, and you're a gambler. We were never going to shoot into society. | Ben mürebbiyeyim, sen kumarbazsın. Yüksek sosyeteye birden giremezdik. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| It'll take time. | Sadece zaman meselesi. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| What will we eat in the meantime? | Bu arada ne yiyeceğiz? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, my dear, let me manage that. | Tatlım, bu konuyu bana bırak. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We're Crawleys, and Crawleys have credit. | Biz Crawley'leriz ve Crawley'lerin kredisi var. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| You'll be surprised to see how well we can live on practically nothing a year. | Bir yıl boyunca neredeyse bedava yaşadığımızı görünce şaşıracaksın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Excuse me, ma'am. Master Rawdy has something to show you. | Affedersiniz efendim. Bay Rawdy'nin size göstereceği bir şey var. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| What is it, Nurse? | Nedir o Dadı? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Walking.! | Yürüyor! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Well, if those aren't the stoutest steps... | Bunlar genç bir adamda gördüğüm... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I've ever seen a young man take. | ...en sert adımlar. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Why, you'll be marching to the colors in no time, my boy. | Çok yakında orduya katılabilirsin. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Come! Yes! | Gel. Evet! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Ya ha! Rawdy! | Rawdy! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| How are you today, my boy? Huh? Fine, sir. | Bugün nasılsın evlat? İyiyim efendim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Good. Here we go. | Güzel. Haydi bakalım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Yes? Are you a soldier, sir? | Evet? Siz bir asker misiniz efendim? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Yes, my boy. I am. | Evet oğlum. Askerim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| My papa was a soldier, sir. He fell at Waterloo. | Babam askerdi. Waterloo'da öldü. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm sorry to hear that. What was his name? | Bunu duyduğuma üzüldüm. Adı neydi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Captain George Osborne, sir, of the Ninth. | Dokuzuncu Alay'dan Yüzbaşı George Osborne. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, but I knew him well. | Onu iyi tanırdım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, for heaven's sake, Maria. Out with it. | Tanrı aşkına Maria. Nedir, söyle. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| It's just that I was driving in the park the other day, and... | Sadece geçen gün parkta dolaşıyordum ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And? And, and, and, and, and? | Ve? Ve, ve, ve? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Father. I saw little George. | Baba! Küçük George'u gördüm. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| He was with Mr. Sedley, | Bay Sedley'le beraberdi ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| and I knew him at once. | ...onu hemen tanıdım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| He's as beautiful as an angel. | Bir melek kadar güzel ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And... And so like him. | ...tıpkı ona benziyor. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Dash it, Becky. | Lanet olsun Becky. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Is this really the best we can manage? | Elimizden gelenin en iyisi bu mu? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| There's my desk. Here's the key. | İşte yazı masam. İşte anahtarı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| If you can find a spare penny piece in it, I'll take my hat off to you. | İçinde tek kuruş bulabilirsen sana şapka çıkartırım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Unless you mean for once to make a contribution. | Katkıda bulunmak istersen başka tabii. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| The whole animal was made of scrag end! | Sanki hayvanda sadece kemik var! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| If only the butcher didn't want to be paid. How can he be so selfish? | Keşke kasap ödeme için ısrar etmeseydi. Nasıl o kadar bencil olabilir? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Don't be hard on me, old girl. | Bana fazla yüklenme. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I've had a run ofbad luck. | Bir süredir şansım kötü. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Things'll get better. | Yakında düzelecektir. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| That Mr. Moss is here. I've brought him up. | Bay Moss burada. Onu yukarı aldım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Take him back down again, damn you. Until we've finished eating! | Öyleyse yine aşağı götür. Yemeğimiz bitinceye kadar! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Rawdon, please. Needs must, Colonel. | Rawdon, lütfen. Albay. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And I hope you've got good news for me. | Umarım bana iyi haberleriniz vardır. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I'm sorry, Mr. Moss, but we're not magicians. | Üzgünüm ama biz sihirbaz değiliz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| We can't give you the money if we haven't got it. | Olmayan parayı size veremeyiz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Why not? You can spend it when you haven't got it. | Neden olmasın? Olmayan parayı pekala harcıyorsunuz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, you're wasted as a bailiff. You should write for the stage. | İcra memuru gibisiniz. Stajını yapın. Siz de sahneye çıkın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And you should go on it. You're a good enough actress. | Oyuna devam. Yeterince iyi bir oyuncusunuz. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| That is enough! We cannot pay it, and there it is. Now get out. | Yeter! Ödeyemiyoruz o kadar. Şimdi dışarı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| All right, I'll go. But I'll be back. | Tamam, gidiyorum. Ama yine geleceğim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Clear the way there! | Çekilin yoldan! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Is this really your home then? | Bu gerçekten sizin eviniz mi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| How is such a thing possible? What do you want with me, sir? | Bu nasıl mümkün olabilir? Benden ne istiyorsunuz efendim? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I have a proposal to put to you. | Bir teklif yapacağım. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Why do you do that, Mama? It is so degrading. | Neden yapıyorsun anne? Bu çok aşağılayıcı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I do it so we can eat. Hunger is degrading too. | Karnımızı doyurabilmek için yapıyorum. Açlık da aşağılayıcı. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| That is our food, Georgy! It is not a toy! | O bizim yemeğimiz. Oyuncak değil! | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| I hate our food. And I have no toys. | Yemeğimizden nefret ediyorum! Ve hiç oyuncağım yok. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| None that I want anyway. | Hiçbir istediğim yok. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| How can you be so cruel? | Nasıl bu kadar zalim olabilirsin? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Cruel? | Zalim mi? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| When he might have had the finest education money could buy. | Paranın satın alabileceği en iyi eğitimi alabilecekken... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| When he could have been as rich as a lord. | ...bir lord kadar zengin olabilecekken... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| And his own mother steals his future... | ...öz annesi onu yanında tutabilmek için... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| because she wants to tuck him up in bed. | ...geleceğini çalıyor. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "A mother's love is worth more than palaces in Mayfair." | "Bir annenin sevgisi, Mayfair'deki saraylardan değerlidir." | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Do you not remember what Major Dobbin wrote? | Binbaşı Dobbin yazmıştı, unuttun mu? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Pray don't talk about Major Dobbin. Why not? | Lütfen Binbaşı Dobbin'den söz etme. Neden? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| What's the point, now he's engaged? | Artık nişanlı olduğuna göre yararı ne? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Oh, didn't you read Joseph's letter? | Joseph'in mektubunu okumadın mı? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "How are you, my dear Amelia? | "Nasılsın sevgili Amelia? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "And how is all your little family? | Ve küçük ailen nasıl? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "If you did but know how brightly your image burns for me... | Resminin içimde ne kadar canlı olduğunu ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "and how I dream of you and Georgy hand in hand. | ...Georgy ve seni nasıl el ele hayal ettiğimi bilsen şaşardın. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "Every detail of your daily life is precious to me... | Hint güneşi altında yazarken... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| as I sit and write beneath the Indian sun. '" | ...her ayrıntın benim için değerli." | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "Dear William. | "Sevgili William... | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "Thank you for your letter which took three months to reach me... Mother? | ...bana üç ayda ulaşan mektubun için teşekkür ederim." Anne? | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| But was very welcome when it did. '" | "Yine de alınca çok sevindim." | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| Mother, what are you doing here? I was coming to see you on Saturday. | Anne, burada ne yapıyorsun? Cumartesi seni görmeye gelecektim. | Vanity Fair-3 | 2004 | |
| "Georgy is in good health... I made Georgy some shirts. | "Georgy'nin sağlığı iyi ve..." Gregory'ye birkaç gömlek diktim. | Vanity Fair-3 | 2004 |