Search
English Turkish Sentence Translations Page 178282
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| and you fail to disclose that to me now... | ...bana vermezseniz bana şimdi göstermiyorsan... | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Lieutenant, you refuse to share anything | Üsteğmen, bizim araştırmamıza yardımcı olabilecek... Komiser, soruşturmamıza yardımcı olabilecek | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| that could aid our investigation, | ...bilgileri paylaşmayı reddediyorsunuz... hiç bir şeyi bizimle paylaşmıyorsunuz | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| and then you barge in here and accuse me of obstructing yours? | ...sonra da beni, sizin soruşturmanızı engellemekle mi suçluyorsunuz? ve sonra da buraya dalıp, beni sizinkini engellemekle suçluyorsunuz. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I understand you had a history with Kelly. | Kelly'yle bir geçmişin olduğunu anlıyorum. Kelly ile bir maziniz var, farkındayım. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| And I respect that loyalty, | Ve bu sadakate saygı duyuyorum, ama... Ve sadakatinize saygı duyuyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| but I have seen a lot of good men go down because of loyalty. | ...pek çok iyi adam sadakatten dolayı battı. Ama sadakatin birçok iyi adamın başını yediğini de gördüm. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Take your shot, Willard. I'm an open book. | Şansını dene, Willard. Benim içim dışım bir. Şansını dene Willard. Gizlim saklım yok. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Easy, Burns. | Sakin ol, Burns. Sakin ol Burns. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jim never gave me a thing. | Jim bana hiçbir şey vermedi. Jim bana birşey vermedi. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| This isn't coming from me. | Bunu benden duymadın, ama... Bunu ben söylemiyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Affairs believes that Kelly was tipping off | ...İçişleri Kelly'nin Leshawn'a uyuşturucu baskınları... İç İşlerine göre Kelly baskınlardan | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Leshawn Doyle on drug raids. | ...hakkında haber verdiğine inanıyor. önce Leshawn Doyle'a haber uçuruyordu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| That he was leaking the Narcotic's TAC plan. | Narkotiğin baskın planını sızdırdığına. Narkotiğin baskın planlarını sızdırdığını düşünüyorlardı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| No way. | İmkansız. Mümkün değil. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jim wouldn't even have access to those. | Jim bu bilgilere ulaşamazdı bile. Jim'in böyle şeylere erişimi bile yoktu ki. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He was homicide. | O cinayet masasındaydı. Cinayet masasındandı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| We're seeing him log in with a stolen password | Elimizde çalıntı bir şifreyle sisteme giriş... Sisteme başkasından çaldığı | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| to gain access to the system. | ...yaptığı görüntüleri var. bir şifreyle girdiğini görüyoruz. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You've been digging into his finances. | Mali durumunu araştırıyordun. Mali durumuna bakıyordunuz. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You know. | Biliyorsun. Biliyor musun? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Kelly's in debt up to his eyeballs. | Kelly boğazına kadar borca batmıştı. Kelly gırtlağına kadar borçtaymış. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Because Sue has cancer. | Sue'nun kanseri yüzünden. Çünkü Sue kanser. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| They maxed out their insurance. | Sigortalarını sonuna kadar kullandılar. Sigorta limitlerini aşmışlar. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You explain to me how he pays the hospital bill in full... | Bana hastane faturasını 27 bin dolar nakitle... Hastane faturasını nasıl ödediğini açıklar mısın? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| 27 grand cash. | ...nasıl ödediğini sen açıkla. 27 bin... | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I don't know, but I know Kelly. | Bilmiyorum, ama Kelly'yi tanırım. Bilmiyorum, ama Kelly'i tanırım. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He never would have gotten into bed with a scumbag like Leshawn. | Leshawn gibi bir pislikle asla iş yapmaz. Leshawn gibi bir pislikle asla işi olmazdı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Not even to save his wife? | Karısını kurtarmak için bile mi? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You didn't know him like I do. | Onu benim tanıdığım kadar tanımıyorsun. Benim gibi tanımıyordunuz onu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Detective, have a good day. | İyi günler, dedektif. İyi günler Dedektif. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Sue: I'm supposed to pick out a casket. | Bir tabut seçmem gerekiyor. Tabut seçmem lazımdı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Hopefully the department will still pay, | Umarım Jim hakkında söylediklerine... Jim'in arkasından bu kadar konuşuyor | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| given what they're saying about Jim. | ...rağmen şube yine de parayı öder. teşkilat, umuyorum ki yine de tazminatını öderler. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I need your help, Sue. | Yardımın lazım, Sue. Yardımına ihtiyacım var Sue. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I, uh, I know you and Jim were having some money issues | Sen hastaneden döndükten sonra Jim ve senin mali... Sen hastaneden çıktıktan sonra Jim ve senin | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| after you came home from the hospital. | ...sıkıntıda olduğunuzu biliyorum. parasal zorluklar çektiğinizi biliyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Damn cancer. | Lanet olası kanser. Canına yandığımın kanseri. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Sometimes I wish I hadn't beat it. | Bazen keşke iyileşmeseydim diyorum. Bazen yenmeseydim diyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| No, don't talk like that. | Hayır, böyle konuşma. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jim recently came into some money. | Jim'in yakın zamanda eline bir para geçmiş. Jim geçenlerde bir miktar para buldu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Used it to pay off your medical bills. | Hastane masraflarını ödemek için kullanmış. Sağlık harcamalarını ödemede kullandı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Any idea where he got it? | Nereden aldığına dair bir fikrin var mı? Nereden bulduğuna dair fikrin var mı? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jim handled our finances. I have no idea. | Mali konularla Jim ilgileniyordu. Hiçbir fikrim yok. Mali durumumuzu Jim kotarırdı. Bir fikrim yok. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Sue, please. | Sue, lütfen. Lütfen Sue. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Think. I need your help to clear Jim's name. | Düşün. Jim'i aklamak için yardımına ihtiyacım var. Düşün. Jim'in adını temizlemek için yardımına ihtiyacım var. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| What does it matter? | Ne fark eder ki? Ne farkeder ki? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Clearing his name isn't going to bring him back. | Adını temize çıkarmak onu geri getirmeyecek. Adını temizlemek onu geri getirmeyecek. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I'm not going to let people tell lies about him | Kendini savunamayacak durumdayken insanların... Kendini koruyamayacak durumdayken | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| when he's not here to defend himself. | ...onun hakkında yalan söylemesine izin vermeyeceğim. insanların onun hakkında atıp tutmasına izin vermeyeceğim. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You're a good friend. | İyi bir arkadaşsın. İyi bir dostsun. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| But don't stick your neck out for Jim. | Ama kendini Jim için riske atma. Ama Jim için kendini riske atma. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He would have done the same for me. | O da benim için aynısını yapardı. O da aynısını benim için yapardı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| No, I'm saying you shouldn't stick your neck out. | Hayır, diyorum ki kendini riske atma. Hayır. Kendini riske atmamanı söylüyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jim is a good husband. | Jim iyi bir kocaydı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| If he was doing something wrong, he was doing it for me. | Yanlış bir şey yaptıysa, benim için yapmıştır. Eğer yanlış bir şey yaptıysa benim için yaptı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You don't think Jim... | Jim'in yaptığını düşünmü Sence Jim.. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I don't know where Jim got the money. | Jim'in parayı nereden bulduğunu bilmiyorum. Parayı nereden bulduğunu bilmiyorum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| The bank owns this house. Our credit cards are all maxed. | Bu ev bankanın, kredi kartlarımızın limiti dolu. Ev bankanın. Kredi kartlarımızın hepsi limitte. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| But the last several months, Jim was more and more on edge. | Ama son bir kaç ay boyunca Jim daha da diken üstündeydi. Ama son bir kaç aydır, Jim iyice diken üstündeydi. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He was working on something. | Bir şey üzerinde çalışıyordu. Birşey üzerinde çalışıyordu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He was bringing files home with him. | Eve dosyalar getiriyordu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Did I.A. get them yesterday? No. | Dün İçişleri onları buldu mu? Hayır. İç İşleri dün aldı mı onları? Hayır. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Jimmy hid them too well. | Jimmy çok iyi saklamıştı. Jim iyi saklamıştı onları. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You know where they are. | Sen yerlerini biliyorsun ama. Nerede olduklarını biliyorsun. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Maybe it's not what it looks like. | Belki de göründüğü gibi değildir. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| This looks a lot like crack. | Bu uyuşturucuya çok benziyor. Bu cracke çok benziyor. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| And this is the tactical plan | Bu da Leshawn'ın malumat evlerinden... Ve bu da Leshawn'ın yerlerinden birine | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| for a raid against one of Leshawn's dope houses. | ...birine baskın için plan. yapılacak bir baskının taktik planı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Kelly stole it from the database, just like IA said. | Kelly İçişleri'nin dediği gibi bunu veritabanından çalmış. Kelly aynen iç işlerinin söylediği gibi veri tabanından çalmış. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Al, we don't know... What? | Al, kesin olarak bilmi Neyi? Al, bilemeyiz ki.. Neyi? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| That the guy was dirty as a subway toilet? | Adamın metro tuvaleti kadar kirli olduğunu mu? Adamın bir umumi tuvalet kadar kirli olduğunu mu? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Sure we do. | Tabi ki biliyoruz. Bal gibi biliyoruz. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Roe. | Roe. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Thanks, Fern. | Teşekkürler, Fern. Sağol Fern. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Traced the Skylark to a chop shop in Montreal. | Skylark'ı Montreal'de araba parçalayan bir yerde bulmuşlar. Skylark'ı Montreal'da çalıntı oto parçalayan bir garajda buldum. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I got this. | Ben hallederim. Bir de bu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You know what, let me get it. | Dur ben halledeyim. Bırak ben halledeyim. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Hey, really. | Hey, gerçekten. Gerçekten. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He wasn't always like that. | Babam hep böyle değildi. Hep böyle değildi. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| You should've seen him when I was a kid. | Ben çocukken görmeliydin bir de onu. Onu ben çocukken görecektin. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I thought he was a movie star, an astronaut. | Onu film yıldızı, astronot falan zannederdim. Onu bir film yıldızı, bir astronot olarak görürdüm. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| President of the United States. | Amerikan Başkanı. Amerika Başkanı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Then his business went South. | Sonra işi battı. Sonra işleri bozuldu. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Booze made it worse. | Alkol daha da beter etti. İçki de daha beter etti. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Yeah, it always does. | Hep öyle yapar. Evet. Hep öyle yapar. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Guy had everything. | Adamda her şey vardı. Adamın herşeyi vardı. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Looks, brains, love of a good woman. | Yakışıklılık, zeka, iyi bir kadının sevgisi. Yakışıklı, akıllı, onu seven iyi bir kadın. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| The best. | En iyi kadının. En iyisi. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Not a question of sorry. | Üzülme meselesi değil. Mesele üzülmek değil. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I trusted the man. | Adama güvenmiştim. Ona güvenmiştim. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I loved him, made myself into him. | Onu sevdim, kendimi onun gibi yaptım. Onu sevdim, onu örnek aldım. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| He's inside me, you understand? | Benim içimde, anlıyor musun? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Doesn't matter. | Fark etmez. Farketmez. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| How can you? | Nasıl sevebilirsin? Nasıl yapabiliyorsun? | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Because I do. | Çünkü seviyorum. Çünkü öyle. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| I owe you for the beers. | Sana borçluyum. Biralardan borçlandım sana. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| No. No. You got to let a girl | Hayır. Hayır, arada bir bir kızın sana... Yo,yo. Arada bir bir kızın da | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| buy you a drink every once in a while. | ...içki almasına izin vermelisin. sana bira ısmarlamasına izin vermelisin. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 | |
| Now, that's hard. | Bu biraz zor. Bu çok ağır geldi. | Unforgettable With Honor-1 | 2011 |