Search
English Turkish Sentence Translations Page 166829
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
DA: Who killed Thursby? SAM: I don't know. | Thursby'yi kim öldürdü? Bilmiyorum. Thursby'yi kim öldürdü? Bilmiyorum. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: You're a chap worth knowing. An amazing character. Give me your hat. | Tanimaya deger birisiniz. Inanilmaz bir adamsiniz. ªapkanizi verin. Tanimaya deger birisiniz. Inanilmaz bir adamsiniz. Sapkanizi verin. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: I owe you an apology, sir. SAM: Never mind that. | Size bir özür borç luyum bayim. Önemli degil. Size bir özür borçluyum bayim. Önemli degil. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
SAM: Let's talk about the black bird. | ªimdi ºu siyah kuºtan bahsedelim. Simdi su siyah kustan bahsedelim. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
EFFIE: Is he... SAM: Yeah. | Yoksa... Evet. Yoksa... Evet. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
EFFIE: Do you really think... | Sence gerçekten... | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: We're all here. | Hepimiz buradayiz. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: You certainly are a most headstrong individual. | IKesinlikle çok dikbaºli birisiniz. IKesinlikle çok dikbasli birisiniz. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: You shouldn't attach importance to this. | Bu kadar önemsememelisin bu tür olaylari. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
SAM: Tell me what happened. | Bana olanlari anlatin. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
BRIGID: Surely. | Tabii ki. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
SAM: There you are. | Alin bakalim. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
GUTMAN: Fake. | Sahte. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
BRIGID: How can you do this to me, Sam? | Bunu bana nasil yapabilirsin Sam? Bunu bana nasiI yapabilirsin Sam? | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
TOM: Got 'em. | Evet. | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
SAM: Oh, and I've got some exhibits: the boy's guns, one of Cairo's... | Ha, bir de deliller var: çocugun silahlari, Cairo'nun silahi... | The Maltese Falcon-4 | 1941 | ![]() |
Hello, Detroit. | Merhaba, Detroit. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
What a pleasure to be here. | Burada olmak ne büyük zevk. Burada bulunmak büyük bir zevk. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Ladies and gentlemen, we in the exciting field | Bayanlar ve baylar, bizler, diş ürünlerinin Bayanlar ve baylar, diş ürünleri satışlarının... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
of dental supply sales | heyecanlı dünyasında... ...heyecanlı alanında çalışıyoruz. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
are here in the Motor City for a reason... | Motor City'de, bir amaç için bulunmaktayız. En iyisini talep eden... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
to provide quality, precision tools | Profesyoneller için kaliteli ve işlevsel... ...profesyonellere kaliteli ve kullanışlı aletler... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
to professionals | ...ürünler sağlamak. ...satmak için... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
who demand the very best. | En iyiyi arayanlar için. ...Motor Şehri'nde bulunmaktayız. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Whoa ho ho, thank you very much. | Çok teşekkürler. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I was just going over my speech. | Ben sadece konuşmamı sözden geçiriyordum. Konuşmamın üstünden geçiyordum. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You've been going over it for two weeks. | İki haftadır aynı şeyi yapıyorsun. İki haftadır üzerinden geçiyorsun zaten. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Honey, you know your speech. I know your speech. | Hayatım, konuşmanı biliyorsun. Ben de biliyorum. Tatlım, konuşmanı biliyorsun. Ben de biliyorum. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
The kids know it. It's a big one, Susan. | Çocuklar da biliyor. Bu büyük bir iş, Susan. Çocuklar da biliyor. Bu büyük bir olay, Susan. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
It's a speech for every sales rep in the Northeast United States. | Kuzey Doğu Amerika'daki bütün satıcılar için yapılan bir konuşma. Kuzeydoğu Amerika'daki tüm satıcılara yapılacak bir konuşma bu. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
It is a big one. | Büyük bir konuşma. Gerçekten büyük bir iş. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You've done very well for yourself, Andy Fiddler. | Andy Fiddler, kendin için en iyisini yaptın. Kendi adına büyük bir iş başardın, Andy Fiddler. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Now get dressed. Your plane leaves at 7:00. | Şimdi giyin. Uçağın saat 7:00'de kalkıyor. Şimdi, giyin. Uçağın saat yedide kalkıyor. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You know, Detroit's quite a sports town, honey. | Biliyorsun, Detroit sporun beşiği bir şehir. Detroit spora gayet düşkün bir şehir, tatlım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Maybe I'll bring you back a Piston. | Belki sana bir "Piston" getiririm. Belki dönerken sana Detroit'ten bir Piston getiririm. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Do me a favor. Just bring yourself back. | Bana bir iyilik yap. Sadece kendini geri getir. Bana bir iyilik yap. Kendini getir yeter. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Detroit ain't Wisconsin. | Detroit, bir Wisconsin olamaz. Detroit, Wisconsin'e benzemez. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
One, two, three, four | Altyazılar: ZeuS | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I... yeah, yeah | Altyazılar: ZeuS | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Dude! Hold up! Another day of living | Dostum! Bekle! Dostum! Beklesene! | The Man-1 | 2005 | ![]() |
60 AR 15s, | 60 AR 15... 60 tane AR 15,... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
30 M 4s, 6,000 rounds of 5 5 6 ammunition | 30 M 4, 6,000 adet 5 5 6 cephanesi. ...30 tane M 4, 556'da kullanılan 6,000 kurşun... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
and three dozen M 16s, all of it stolen from the vault | Ve üç düzine M 16, hepsi depodan çalınmış. ...ve üç düzine M 16, bu binadaki... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
in this building. | Bu binadan. ...kasadan çalındı. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
But that's not why I rolled you out of bed at 5:00 a.m., Agent Vann. | Ama seni sabahın 5:00'inde yataktan kaldırma sebebim bu değil, Ajan Vann. Seni yataktan sabahın beşinde kaldırmamın nedeni bu değil, Ajan Vann. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You wanna tell me how your partner winds up a speed bump | 94. çevre yolunda ortağının nasıl da hızla uçtuğunu bana... Ortağının 94. otoyolun korkuluklarına nasıl çarptığını... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
on the 94 Freeway? I'll tell you how. | ...anlatabilir misin? Ben sana anlatayım. ...anlatmak ister misin? Ben nasıl olduğunu anlatayım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Your partner was the inside man on the job. | Ortağın da bu işe bulaşmıştı. Ortağın bu işte kullanılan içerideki adamdı. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Once they had the guns, he became a loose end. | Silahları aldıklarında da, onu başlarından attılar. Silahları aldıktan sonra, işlerine yaramaz oldu. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'm gonna tell you something else, | Sana başka şeyler de anlatayım... Sana bir şey daha anlatayım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
something I've learned in 20 years with Internal Affairs... | İç İşlerinde geçirdiğim 20 yılda öğrendiklerimden bahsedeyim. Bunu İç İşleri'nde yirmi yıl çalıştıktan sonra öğrendim,... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
if a cop's dirty, nine times out of 10, his partner's dirty too. | Eğer bir polis kirliyse, yüzde doksan ortağı da kirlidir. ...polisin biri suçluysa, onda dokuz, diğeri de öyledir. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Wouldn't surprise me if you were the one who popped him. | Onu halledenin sen olduğunu öğrenmek bile beni şaşırtmazdı. Onu öldürenin sen olduğunu öğrensem, şaşırmazdım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You got a bug up your ass about me? | Kıçında bana karşı bir özlem falan mı var? Bana garezin mi var? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Well, let's get it out right now, right here, you and me. | Pekala, hadi burada halledelim. Sadece sen ve ben. Hemen burada bitirelim, sadece ikimiz. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
No, huh? | Hayır ha? Kabul etmiyor musun? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
So step off, stop wasting my time. | O zaman kenara çekil. Zamanımı harcama. Öyleyse geri çekil, vaktimi harcama. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You don't seem too upset about your partner. | Ortağın için fazla üzülmüşe benzemiyorsun. Ortağına üzülmüşe benzemiyorsun. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You want to charge me with not being upset, go right ahead. Be my guest. | Eğer beni üzgün olmamakla suçlayacaksan, hiç durma. Engel olmam. Üzülmediğim için suçlayacaksan, devam et. Buyur. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Hell, I'll write a full confession about how I don't give a shit. | Tanrım, umurumda olmadığını anlatan sayfalar dolusu ifade yazacağım. Umursamadığımla ilgili rapor bile yazacağım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
If he was dirty, he got what he deserved. | Eğer o kirliyse, o zaman hakettiğini bulmuştur. Eğer kirlendiyse, hak ettiğini bulmuş. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'm not finished with you. | Seninle daha işim bitmedi. Seninle işim bitmedi. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Well, I'm finished with you, and let me tell you | Ama benim bitti. Ve sana söyliyeyim... Benim seninle işim bitti, ben de sana çalıştığım... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
what I learned in all my years on the job... | ...bu işte yıllardır öğrendiğime göre... ...süre boyunca öğrendiğim şeyi anlatayım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Don't trust anyone. | ...Hiçkimseye güvenmeyeceksin. Kimseye güvenme. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
That includes partners | Bu ortakları da içeriyor. Bu ortakları... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
and especially Internal Affairs skid marks. | Ve özellikle İç İşleri'ndeki budalaları. ...ve özellikle İç İşleri'ndekileri içeriyor. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'll be seeing you, Vann. | Gözüm üzerinde olacak, Vann. Gözüm üstünde, Vann. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I tried to keep I.A. Off your back. | İç İşlerini senden uzak tutmaya çalıştım. İç İşleri'ni uzak tutmayı denedim. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Booty. Mmm, don't get into this. | Booty. Bu işe bulaşma. Booty. Bu işe girme. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'm already into this. | Çoktan bulaştım bile. Girdim bile. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
You know those weapons will be out of the city within 24 hours. | Biliyorsun, 24 saat içinde o silahlar şehirden çıkacaklar. O silahlar, 24 saatten önce şehirden çıkmış olacaklar. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Yeah, well, you can't set up a buy in 24 hours. | Evet ama 24 saat içinde onlarla buluşma ayarlayamazsın. Evet, 24 saat içinde bir anlaşma ayarlayamazsın. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Watch me. Vann, nothing stupid. | İzle beni o zaman. Vann, aptalca birşey yapma. İzle de gör. Vann, aptalca bir iş yapma. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Yes, Lieutenant. | Emredersiniz, Teğmen. Olur, Teğmen. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Bye bye, enjoy your stay. Bye, hope you had a nice flight. | Hoşçakalın, iyi vakit geçirin. Hoşçakalın, umarız yolculuğunuz iyi geçmiştir. Güle güle, iyi vakit geçirin. Güle güle, umarım yolculuk iyi geçmiştir. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I had a wonderful flight, and I'm wondering if you can do me a favor. | Harika bir yolculuktu ve benim için bir iyilik yapmanızı isteyeceğim. Süper bir yolculuk geçirdim ve bana bir iyilik yapmanızı rica edeceğim. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I was talking to one of the stewardesses back there, | Arkadaki hosteslerden biriyle konuşuyordum ve biz... Oradaki hosteslerden biriyle konuşuyordum... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
and we were discussing tongue scrapers. I found one in my bag. | ...dil temizleme aletlerinden bahsettik. Çantamda bir tane buldum. ...dil temizleyicilerini konuşuyorduk. Çantamda bir tane buldum. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'm wondering if you can pass this along. | Bunu ona iletirseniz sevinirim. Rica edersem, bunu ona ulaştırır mısınız? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I'm a dental supply salesman. Yes, I will. | Ben diş ürünleri satıcısıyım. Pekala, hallederim. Diş ürünleri satıyorum. Evet, ulaştırırım. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Sir, you might have to step aside. | Bayım, kenara çekilirseniz... Bayım, kenara çekilmeniz gerekiyor. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Just tell her it's daily tongue scraping | Ona her gün dilini temizlemesi gerektiğini ve... Ona söyleyin ki, günlük dilini temizlemesi... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
and anti bacterial conditioning | anti bakteriyel bir ürün olduğunu söyleyin... ...ve anti bakteriyel sağlık durumu... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
which will assure her the freshest breath. | Ona temiz bir nefes verecektir. ...ferah bir nefesi olacağını garantiler. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
See this right here? | Bunu görüyor musunuz? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
This is a nickel plated Ladysmith nine Mary Mary chrome inlay. Go on, | Nikel Platin alaşımı birşey. İçi de 9 milimetre krom kaplı. Bu bir nikel kaplama hanım silahı, dokuz milimetre, krom kaplamalı. Al,... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
feel that. It's got a nice weight to it. | Hissetsene. Oldukça ağırmış. ...hisset. Bayağı ağırmış. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Yeah, so do you, baby. What? | Aynı senin gibi bebek. Ne dedin? Evet, senin gibi, bebeğim. Ne? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Oh, shit! Oh, hold up... that's a cop car! | Oh, lanet olsun! Oh, kaçın. Polis arabası! Kahretsin! Bekle, bu bir polis arabası! | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Get your ass off my car, Booty! | Kıçını arabamdan keç, Booty! Kıçını arabamdan çek, Booty! | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Your ass is still on my car, Booty! | Kıçın hala arabamın üzerinde, Booty! Kıçın hâlâ arabamın üstünde, Booty! | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Run faster, Booty! Pump those arms! Get those knees up! | Daha hızlı koş, Booty! Kollarını salla! Dizler yukarı! Daha hızlı koş, Booty! Kollarını çalıştır! Dizlerini kaldır! | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Your form is all jacked up, dawg! What you want, man? | Forumunu kaybetmişsin, dostum! Ne istiyorsun? Formdan düşmüşsün, dostum! Ne istiyorsun, dostum? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
I want to buy some guns! I don't know | Silah satın almak istiyorum. Bilmiyorum. Silah almak istiyorum! Neden... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
what you're talking about! I'm talking about a telephone pole. | Neden bahsediyorsun! Telefon klübesinden bahsediyorum! ...bahsettiğini bilmiyorum! Elektrik direğinden bahsediyorum. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Why do we have to do this every time? | Neden her seferinde bunu yapıyorsun? Neden her seferinde bunu yapıyoruz? | The Man-1 | 2005 | ![]() |
It's these repetitive ass whippings that cause guys like me | Bu benim gibi polislerin yaptığı saygın hareketlerdendir. Bu pislikler yüzünden benim gibiler... | The Man-1 | 2005 | ![]() |
to burn out on the job. Du... ah ha... ah! | ...işlerinden soğuyor. | The Man-1 | 2005 | ![]() |
Somebody wiped out our vault last night. Who was it? | Geçen gece birileri bizim depoyu soymuş. Kimdi onlar? Dün biri kasamızı temizlemiş Kimdi? | The Man-1 | 2005 | ![]() |