Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 393

İngilizce	Türkçe	Ayrıntılar
foal	tay
Thai	Tayca
crew, fawning followers	tayfa
typhoon	tayfun
taiga	tayga
ration	tayın
assignment	tayin atama
appointee	tayin edilen kimse
to constitute	tayin etmek
Thailand	Tayland
Thai	Taylandca
Taiwan	Tayvan
plane, Airplane, aeroplane	tayyare
airport	tayyare mayadanı
fresh, youthful	taze
fresh fish	taze balık
fresh bread	taze ekmek
green bean	taze fasulye
fresh air	taze hava
make up air unit	taze hava hazırlama cihazı
fresh air make up	taze hava oranı
weaning	taze yemden kesme
brushup	tazeleme
to brush up	tazelemek
freshness, bloom	tazelik
beagle	tazı
Tazmania Monster	tazmanya canavarı
compensable	tazmin edilebilir
to compensate	tazmin etmek
compensation, reimbursement, atonement, additional consideration, obligation (cont)	tazminat
corridor'	tazminat yükümlülüğü aralığı
obligating event	tazmini gereken olay
tb	TB
Ignore tbusy	tbusy değerini yoksay
delete tcb	tcb'yi sil
theater	teatro
chalk	tebeşir
to chalk out	tebeşirle taslak çizmek
chalky	tebeşirli
smile	tebessüm
notification	tebliğ
Greeting, congratulation	Tebrik
Greetings Bar	Tebrik Çubuğu
Greetings for	Tebrik edilen
to congratulate	tebrik etmek
Greeting Card	Tebrik kartı
Greeting Cards	Tebrik Kartları
congratulations, Good job	tebrikler
rape	tecavüz
to rape	tecavüz etmek
accoutrement	techizat
outfitter	teçhizatçı
outfitters	teçhizatçılar
tech stop	technical stop
to sequester	tecrit etmek
experience, experiment	tecrübe
experienced	tecrübeli
raw	tecrübesiz
chit	tecrübesiz kız velet
procurement, provision	tedarik
to provide, to supply	tedarik etmek
supplier	tedarikçi
provisioned charter	tedarikli charter
cure, therapy	tedavi
curable	tedavi edilebilir
to treat	tedavi etmek
medical expenses insurance	tedavi masrafları sigortası
precaution	tedbir
canny	tedbirli
uneasy	tedirgin
anxiously	tedirgin bir şekilde
to tease, to harass	tedirgin etmek
unrest	tedirginlik
payment, payment	tediye
usury	tefeci
differentiating	tefrik
review, inspect	teftiş
to supervise	teftiş etmek
arc tangent	teğetlik yayı
lieutenant, second lieutenant	teğmen
threat, danger, threats, menace, duress	tehdit
threatened species	tehdit altındaki türler
to jeopardise	tehdit etmek
delay	tehir
danger, hazard, threats, peril	tehlike
danger area activity information service (DAAIS)	tehlike bölgesi aktivite bilgilindirme servisi
danger area crossing service (DAC)	tehlike bölgesi geçiş servisi
At Risk	Tehlikede
at-risk fish stock	tehlikedeki stok
dangerous, dodgy	tehlikeli
to compromise, to endanger	tehlikeye atmak
to imperil	tehlikeye düşürmek
to jeopardize	tehlikeye koymak
single, unique, odd, exclusive, solitary, lone	tek
as single field	tek alan biçiminde
as single field	tek alan olarak
In odd footer	Tek altbilgide
Gun Single Shot	Tek Atım Silah
unicorn	tek boynuzlu at
monolingual	tek dilli