Search
English Turkish Sentence Translations Page 155384
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| {\pos(192,220)}I looked forward to the day when you would finally serve me. | Bana hizmet edeceğin günü iple çektim. Nihayet bana hizmet edeceğin günü sabırsızlıkla bekliyordum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| {\pos(192,220)}Well, then, I'm going to feel real bad disappointing you. | Peki, o zaman seni çok kötü bir biçimde hayal kırıklığına uğratacağım. O zaman seni hayal kırıklığına uğrattığım için çok üzüleceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I'm sure you'll try. | Eminim bunu deneyeceksin. Eminim deneyeceksin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| {\pos(192,220)}But, in the end, | Ama, en sonunda... Ama, sonunda,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| {\pos(192,220)}you'll come around. | ...yola geleceksin. ...dediğime geleceksin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Any news on Ronon? | Ronon hakkında hiç haber var mı? Ronon'dan haber var mı? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Not yet. I'm sorry. | Daha yok. Üzgünüm. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I suppose we can draw comfort | Sanırım onun sağ kalma konusunda usta biri olduğunu bildiğimizden... Sanırım onun her zaman sağ kalan... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| from the fact that he is a proven survivor. | ...biri olduğu gerçeği bizi rahatlatabilir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| He defied the odds for many years as a runner. | O kaçtığı yıllar boyunca tüm olasılıkları alt üst etti. Yıllarca koşucu olarak kadere meydan okudu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Yes, he did. | Evet, öyle yaptı. Evet. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| How can I help you? | Sana nasıl yardımcı olabilirim? Sana nasıl yardım edebilirim? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I wanted to apologize for not having come to you sooner | Yarbay'ın takımındaki konumum hakkındaki kararım için... Yarbay'ın takımındaki yerim hakkındaki kararım konusunda... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| with a decision regarding my position on the Colonel's team. | ...size daha önce gelmediğim için özür dilemek istedim. ...size daha erken gelmediğim için özür dilemek istedim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Take whatever time you need. | İstediğin kadar düşünebilirsin. İstediğin kadar zamanın var. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| If necessary, | Eğer gerekliyse... Gerekirse,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I can assign someone to fill in for you. | ...senin yerini dolduracak birini görevlendirebilirim. ...senin yerine birini atayabilirim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| But I did have a Yorkie for many years. | Ama bir kaç yıl boyunca bir Yorkie'm vardı. Ama uzun yıllar Yorkie besledim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| It's a small dog. | Küçük bir köpek. Küçük bir köpektir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| But my wife got him in the divorce. | Ama boşanırken karım onu aldı. Ama eşim boşanırken aldı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I loved that dog. | O köpeği severdim. O köpeği çok severdim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I never really had the chance to say goodbye. | Hoşça kal demek için fırsat bulamadım. Vedalaşma şansım olmadı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| So, no. No children. | Yani, hayır. Çocuğum yok. Yani, hayır. Hayır çocuğum yok. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Then, with all due respect, | Öyleyse, saygısızlık etmek istemem ama... O zaman, kusura bakmayın,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| you may not understand how difficult this is for me. | ...siz bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlayamazsınız. ...bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlayamayabilirsiniz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| For most of my life, | Hayatımın çoğunda... Hayatım boyunca,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I never imagined the possibility of leaving my people, | ...bir an için bile olsa... ...halkımı bırakma ihtimalimi asla düşünmedim,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| not even for a moment... | ...insanlarımı bırakma ihtimalini düşünmedim. ...bir saniyeliğine bile. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And then circumstances changed. | Ve sonra işler değişti. Ve sonra şartlar değişti. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And after realizing a far more important role on Colonel Sheppard's team, | Yarbay Sheppard'ın takımındaki rolümün çok daha önemli olduğunu anladıktan sonra... Ve Yarbay Sheppard'ın takımına girerek çok daha önemli bir görev edindikten sonra,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I never imagined the day would come when I would have to let it go. | ...o rolü bırakacağım günün geleceğini hiç düşünmemiştim. ...asla bunu bırakmak zorunda kalacağım bir gün geleceğini düşünmedim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And now here that day is. | Ve işte o gün geldi. Ve şimdi o gün geldi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Five years ago, if anyone had asked me if I | 5 yıl önce, birisi bana Samanyolu... Beş yıl önce, biri bana Samanyolu Galaksisi'nin dışında... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| ever planned on taking a job outside of the Milky Way, | ...dışında bir yerde çalışmak ister misin... ...bir işte çalışmayı planlayıp planlamadığımı sorsaydı,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| my answer would have been a definite no. | ...diye sorsaydı cevabım kesinlikle hayır olurdu. ...cevabım kesinlikle hayır olurdu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Look at me. | Bak nerdeyim. Bana bak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| While I can't empathize, | Kendimi senin yerine koyamasam da... Duygularını paylaşamasam da,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I certainly do sympathize. | ...durumunu anlayabilirim. ...kesinlikle anlıyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Believe me, I know... | İnan bana, biliyorum. İnan bana, biliyorum... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And sometimes they don't. | Bazen de değişmezler. Ve bazen de değişmez. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Teyla, I'm sure Kanaan will support you | Teyla, eminim kararın ne olursa olsun... Teyla, eminim Kanaan kararın ne olursa olsun... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| whatever decision you make. | ...Kanaan seni destekleyecektir. ...seni destekleyecektir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Of course he will. | Elbette destekleyecektir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Thank you, Mr. Woolsey. | Teşekkür ederim, Bay Woolsey. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| How does it feel to have your life stolen? | Hayatının çalınması nasıl bir his? Hayatının çalınması nasıl bir duygu? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| To be pushed so close to the darkness, | Karanlığa bu kadar yaklaşmak... Karanlığa o kadar çok yaklaşıp,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| only to be pulled back from the brink? | ...ölümün kıyısından dönmek? ...kıyısından geri döndürülmek? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| From what I understand, | Anladığım kadarıyla... Anladığım kadarıyla,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| it's a magnificent sensation. | ...bu muhteşem bir his. ...muhteşem bir his. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| To be honest, | Dürüst olmak gerekirse... Dürüst olmak gerekirse,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I've felt better. | ...daha iyi hissetmiştim. ...daha iyi hissettiğim olmuştu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Defy me all you want. | Bana istediğin kadar kafa tut. Bana istediğin kadar meydan oku. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Your fellow Satedans were no different. | Eski Sateda'lı arkadaşlarında öylelerdi. Satedalı arkadaşların farklı değildi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Like them, | Onlar gibi... Onlar gibi,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| you'll eventually submit. | ...sonunda kabulleneceksin. ...sen de sonunda boyun eğeceksin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I'll die before I submit. | Kabullenmeden önce ölürüm. Boyun eğmeden öleceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You're up early. It's 10:00 AM. | Erkencisin. Saat 10. Erkencisin. Saat 10:00. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Oh, God. I didn't sleep at all. | Tanrım. Nerdeyse hiç uyumadım. Tanrım. Hiç uyumadım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I was up all night thinking about this Ronon situation. | Bütün gece Ronon'ın durumunu düşünüp durdum. Bütün gece Ronon sorunu hakkında düşündüm. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Got anything? Nothing. I tried everything... | Bir şeyler buldun mu? Hiçbirşey. Her şeyi denedim... Bir şey bulabildin mi? Hayır. Her şeyi denedim... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Pacing, snacking, bathing... | Koştum, yedim, banyo yaptım... Volta atmak, atıştırmak, banyo yapmak... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Bathing. Yeah. | Banyo yaptın. Evet. Banyo yapmak mı? Evet. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Like Archimedes. | Arşimed gibi. Arşimet gibi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You mean that greek scientist who had a crush on Teyla? | Şu Teyla'ya aşık olan Yunanlı bilim adamından mı bahsediyorsun? Teyla'ya aşık olan şu Yunanlı bilim adamı mı? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| No, like the greek mathematician who came up with the Archimedes principle, | Hayır, hani şu Arşimed ilkesini, suyun kaldırma kuvvetini... Hayır, Arşimet prensibini, sıvıların kaldırma gücünü... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| the physical laws of buoyancy. According to legend, | ...bulan Yunanlı matematikçi. Efsaneye göre... ...bulan Yunanlı matematikçi. Efsaneye göre,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| the idea came to him when he was sitting in the bath, so... | ...fikir ona banyoda otururken gelmiş, yani... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Look, the point is that the revelation occurred | Bak, önemli olan ona bu fikrin... Bak, önemli olan ilhamın ona... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| while he was, you know, relaxing. He was not thinking about the problem. | ...rahatlarken gelmiş olması. Problemi düşünmüyordu. ...rahatlarken gelmiş olması. Sorunu düşünmüyordu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And the solution, as it turns out, was right in front of him all along. | Ve çözüm, her zaman olduğu gibi, en başından beri önündeydi. Ve çözüm, görünüşe göre başından beri gözlerinin önündeydi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You think we've overlooked something? I don't know. Maybe. | Sence gözden kaçırdığımız bir şey mi va? Bilmem. Belki. Sence bir şeyi gözden mi kaçırdık? Bilmiyorum. Belki. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Look, all I know is I was up all night going over it and I'm drawing a blank, | Bak, tek bildiğim bütün akşam tekrar tekrar bunun üzerinden geçtiğim ve şu an temiz bir sayfa açıyorum... Bak, tek bildiğim bütün gece üzerinde düşündüm ve bir şey bulamadım,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| so I could use a fresh perspective. | ...böylece taze bir bakış açısı yaratabilirim. ...yani yeni bir bakış açısına ihtiyacım var. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| I'm not taking a bath with you. | Seninle banyo falan yapmam. Seninle banyo yapmam. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Let's just go over what we know. | Hadi sadece bildiklerimizin üzerinden geçelim. Sadece bildiklerimizin üzerinden geçelim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| According to Solen, Tyre's on the run. | Solen'a göre, Tyre kaçıyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And we can assume he's operating alone | Ve onun yalnız olduğunu varsayabiliriz... Ve yalnız çalıştığını varsayabiliriz,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| because if he had backup, they would have been in on the ambush. | ...çünkü eğer desteği olsaydı, tuzakta onlarda olurdu. ...çünkü yardım alsaydı, tuzakta onlar da olurdu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Right. He's alone, with Ronon, on the run. | Evet. O Ronon'la yalnız, kaçıyor. Doğru. Yalnız, Ronon'la, kaçıyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| So where would someone like that go? | Peki öyle biri nereye gider? Peki bu durumdaki biri nereye gider? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Well, I can think of something like 200 uninhabited planets that would be perfect. | Peki, 200 kadar yerleşim olmayan gezegen harika olur. Aklıma 200 tane mükemmel ıssız gezegen geliyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Where do you want to start? How about Sarif Sur? | Nereden başlamak istiyorsun? Sarif Sur'a ne dersiniz? Nereden başlamak istersin? Sarif Sur'a ne dersiniz? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| What? We just got a message from Ronon's buddy, Solen. | Ne? Biraz önce Ronon'ın arkadaşı Solen'dan mesaj aldık. Ne? Ronon'ın arkadaşı Solen'dan bir mesaj aldık. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| He hears that Tyre and Ronon are holed up on a planet called Sarif Sur. | O Ronon ve Tyre'ın Sarif Sur'da saklandıklarını duymuş. Tyre ve Ronon'ın Sarif Sur denen bir gezegende saklandığı haberini almış. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Thank you, Archimedes. | Sağol, Arşimed. Teşekkür ederim, Arşimet. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Major, get your team and gear up. Yes, sir. | Binbaşı takımınızı hazırlayın. Emredersiniz, efendim. Binbaşı, takımını topla ve hazırlanın. Evet, efendim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| There's just no point in holding on. | Direnmenin hiçbir anlamı yok. Direnmen gereksiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You're just putting off the inevitable. | Sadece kaçınılmanızı geciktiriyorsun. Sadece kaçınılmazı erteliyorsun. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| It's better | Eğer kabul edersen... Kabullenirsen... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| if you just accept it. | ...daha iyi olur. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You mean better for you, don't you? | Senin için daha iyi olur, değil mi? Senin için daha iyi, değil mi? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| The Wraith cut you off | Wraith seni kovdu... Wraith seni mahrum bıraktı... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| and this is your way back in, | ...ve senin beni kurban olarak önermende... ...ve bu da senin geri dönme yolun,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| by offering me up as a sacrifice. | ...geri dönmen için bir şans. ...beni kurban olarak sunmak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You're not the man I risked my life for. | Sen hayatımı riske ettiğim adam değilsin. Sen uğruna hayatımı riske attığım adam değilsin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You're a traitor to the memory of our people. | Sen insanlarımızın anısına bir ihanetsin. Sen halkımızın anısına ihanet eden bir adamsın. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| You have no honor. | Senin hiç onurun yok. Onurun yok. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| Things are progressing too slowly. I have other matters to attend to. | Bu çok yavaş ilerliyor. İlgilenmem gereken başka şeyler var. İşler çok yavaş ilerliyor. İlgilenmem gereken başka işler var. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| We can continue this process back at the lab. | Buna laboratuvarda devam edebiliriz. Bu işleme laboratuvarda devam edebiliriz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | |
| And when will I receive my reward? | Peki ben ödülümü ne zaman alacağım? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 |