Search
English Turkish Sentence Translations Page 178288
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I found them in the forest. What are they? | Ormanda buldum. Nedir bunlar? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Well, there are birds, are too large. | Kuş kemikleri olamaz. Çok büyükler. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| But there are big animals on the island. | Ama bu adada büyük hayvan yok. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| How strange. | Tuhaf. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| We should go hunting giant chicken? | Devasa tavuklar mı arasak? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What will you do? | Peki, onlarla ne yapacaksın? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It 'a secret. | Küçük bir sır. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Then... first night in a tent together. | Çadırda baş başa ilk gece. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Sara 'interesting. It ', and we must settle the matter. | Çok ilginç olacak. Evet, şunu çözüme kavuşturmak lazım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What's'? | Sorun ne? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What do you mean? There are two sleeping bags. | Ne demek sorun ne? İki uyku tulumu var. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It ', one for me and one for you. | Evet. Biri bana, biri sana. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It ', and' as in 50 years! I must preserve my integrity '. | Tıpkı 50'lerdeki gibi. Bekâretimi korumak zorundayım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| No, we will put them together. | Hayır, birlikte uyuyacağız. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Really? It ', of course. | Gerçekten mi? Evet, gerçekten. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Does it hurt? You ', it hurts. | Acıdı mı? Evet, acıdı. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Oh, little... | Bebeğim... | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Harry, what's'? | Harry, ne var? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Did you hear? What? | Bunu duydun mu? Neyi? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Wind chimes... | Rüzgâr çanı. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It 'been a gust of wind, all. | Sadece bir yel, hepsi bu. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| But there is no 'wind... | Ama hiç rüzgâr yok ki! | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Is not 'nothing. Come. | Yok bir şey. Gel hadi. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What is' state? | Neydi bu? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| They look like moaning... | Kuş seslerine benziyor. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Come on back to bed. Is not 'nothing. | Gel hadi yatağa dönelim. Yok bir şey. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Dai. Harry? | Hadi. Harry? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| That noise it scares me bad. | Bu ses ödümü patlatıyor. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Someone has moved my things. | Birisi eşyalarımı kurcalamış. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| They are all hanging on the tree. | Hepsi ağaca asılmış. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What? All my underwear. | Ne? Tüm iç çamaşırlarım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Look, are the same fingerprints yesterday. | Bak, daha önceki ayak izlerinin aynıları. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Come on, come on out! | Hadi, çık ortaya! | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hey? There 'someone? | Merhaba. Orada kimse var mı? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hey, we know you're there. We will find you! | Burada olduğunu biliyoruz. Seni bulacağız. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hello there '? | Kimse yok mu? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hey, come on! | Çık ortaya! | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hello there '? Hello there '? | Kimse yok mu? Kimse yok mu? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Hey, 'was a monkey. I get it. | Maymundu. Şimdi anladım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| There are monkeys on the island. | Bu adada hiç maymun yok. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Perhaps they're children. | Belki çocuklar yapmıştır. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It 'probably seek to frighten. | Evet, muhtemelen bizi korkutmaya çalışıyorlardır. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Well, they're doing a good job. | Bunu gayet iyi başarıyorlar. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| From... | Hadi... | Uninhabited-1 | 2010 | |
| We should go fishing, while there 'still the tide... | Dalga yokken balık tutmaya gitsek iyi olur. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Look, a starfish. How is' beautiful. | Bak, bir denizyıldızı. Çok güzel. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| We should put down '. It 'pretty, just like your ass. | Onu geri koyalım. Çok güzel, tıpkı popon gibi. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| No, 'cause you do not have seen the other of these parts. | Hayır, buradaki en şirin popo sende. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Ok, let's make a contest of bums! | Pekâlâ, sidik yarıştırmaya devam edelim. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| And over there 'there' an echinoderm. Do you remember what I said? | Ve şuradaki de denizhıyarı. Hatırladın mı? Sana bahsetmiştim. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Sea slugs! Sea Cucumbers! | Deniz tavşanları. Denizhıyarı. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| You know everything, right? | Her şeyi biliyorsun, değil mi? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I like these things. | Böyle şeyleri severim. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I think I saw a fish. Although small. | Sanırım bir balık gördüm. Küçük bir tane. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| They are too small to get here. | Muhtemelen burada yakalanamayacak kadar küçükler. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What's up '? | Ne? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It is understood where you are. | Olduğun yerden sakın kımıldama. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What's up '? What happens? | Ne? Ne oldu? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It is understood property. | Hareket etme. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Do not move, okay? Do not move. | Hareket etme, tamam mı? Hareket etme. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Are you okay? It ', they keep me a second. Keep these. | Sen iyi misin? Evet, şunu tut biraz. Şunları da. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What is'? | Nedir bu? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It seems a mass of coral. Ed and 'what' that makes it even more 'dangerous. | Resifin bir parçası gibi görünüyor. Onu bu kadar tehlikeli yapan şey de bu. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It 'easy to put on one foot. But if you do... | Üzerine basmak oldukça kolay, ki basarsan da... | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Oh, and 'a fish. | Bu bir balıkmış. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| You have found the lunch! | Güzel bir akşam yemeğine benziyor. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| No! No! It 'a fish rock. And it 'too big one. | Hayır! Hayır! Bu bir taşbalığı. Ve büyük bir tane. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| See these thorns? It '. | Şu iğneleri görüyor musun? Evet. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| If you stick in the foot, you're dead within half an hour. | İğne ayakkabını delip geçerse, yarım saat içinde ölürsün. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| And 'one of the most' deadly creatures of the earth. | Dünyadaki en tehlikeli canlılardan biri. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| And you have one in hand? | Ve sen de elinde tutuyorsun. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Ok, I understand. | Pekâlâ, anladım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Put it down '. Come on. Ok. I know how to handle them. | Lütfen, bırak şunu. Hadi. Tamam, nasıl tutacağımı biliyorum. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| You're crazy! I'm not crazy. I wanted to show you. | Sen delirmişsin! Deli falan değilim. Sana göstermem gerekiyordu. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Give me here... | Şeyi versene... | Uninhabited-1 | 2010 | |
| You're a marine biologist a little 'weird. | Deniz biyoloğu olman umurumda değil. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It's all right. Give me back my things. Are you okay? | Pekâlâ. Eşyalarımı ver. Sen iyi misin? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It ', Girac off! Okay! | Evet, etrafından dolaş. Tamam. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Watch where you step. Come on! | Bastığın yere dikkat et. Hadi. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| No more '. Go to the '. Please. | Bir daha olmaz. Şu taraftan yürü. Lütfen. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Are you ready to fish? | Balık tutmaya hazır mısın? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Sharks, take some harmless sharks. | Köpekbalıkları, zararsız köpekbalıklarını yakalayalım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What's up '? I was taking aim... | Ne oldu? Tam bir balığa nişan almıştım ki... | Uninhabited-1 | 2010 | |
| on a big fish but I, and 'dropped the spear. | ...mızrağı elimden düşürdüm. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Have you lost? It '. | Kaybettin mi? Evet. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| There is no 'more' Harry. I have not seen anywhere. | Gitmiş Harry. Hiçbir yerde göremiyorum. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Are you kidding? No. | Şaka yapıyorsun. Hayır. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Everything I've tried to take, I missed it. | Yakalamaya çalıştığım her şeyi ıskaladım. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It ', but I saw a huge turtle. | Evet, ama büyük bir kaplumbağa gördüm. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| Really? What was big? It '. | Sahi mi? Evet. Ne kadar büyük? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I do not know, three feet in diameter. | Bilmiyorum. Çapı 1 metre falan olmalı. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| And then? So great '? You ', so'. | Bu kadar mı? Evet, o kadar büyük. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| If I were still 'out we turtle soup for dinner. | Orada olsaydım, akşam yemeğine kaplumbağa çorbamız olurdu. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I know. But it 'so' you have lost your spear. | Biliyorum. Mızrağı da öyle kaybettin. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I'm sorry. Okay. | Bu konuda üzgünüm. Önemli değil. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| What is' state? | Bu da neydi? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| I do not know. Come on. | Bilmiyorum. Gel hadi. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| It seems someone is crying. | Sanki biri ağlıyor gibi. | Uninhabited-1 | 2010 | |
| How come we've never seen? | Nasıl oldu da bunu daha önce görmedik? | Uninhabited-1 | 2010 | |
| This place 'old. That musty smell... | Burası çok eski. Kokuyor. | Uninhabited-1 | 2010 |